Müminler şahit oldukları, duydukları, hatta dolaylı yoldan haberdar oldukları adaletsiz hiçbir harekete karşı duyarsız kalmazlar. Yaşadıkları Kuran ahlakı onları her türlü zulme karşı tavır almaya, mazlumların hakkını korumaya, onlar için mücadele etmeye yöneltir. Allah müminlerin üstün adalet anlayışlarını Nisa Suresi'nde şu şekilde tarif eder:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)
İnananlar bütün imkanlarını seferber ederek adaletsizliği engellemeye çalışırlar. Aksi şekilde davranan insanlar çoğunlukta da olsalar, onların vicdansızlıkları ve umursuzlukları inananları gevşekliğe sürüklemez. Ahirette şahit oldukları her olayda haktan yana nasıl bir çaba harcadıklarına dair sorguya çekileceklerini ve bu zulmü engellemek için ne yaptıklarının kendilerine sorulacağını bilirler. Dünyada pek çok insanın yaptığı gibi "görmedim, duymadım ya da fark etmedim" diyerek sorumluluktan kaçmaya çalışmazlar. Umursuzluk yaptıkları takdirde kaybedenin, vicdanlı davrandıklarında da kazanacak olanın sadece kendileri olduğunu unutmazlar. İşte bu nedenle de hiçbir zaman bir haksızlığa seyirci kalıp, ilgisiz bir tavır göstermezler. Herhangi bir şekilde bir haksızlık söz konusuyken, kendi işlerine dalıp hiçbir şeye şahit olmamış gibi bu olayı görmezden gelmezler.
Kuran ahlakı insanın nefsinin çıkarlarına ters de olsa, gururuna ağır da gelse, anne, baba, tanıdık, tanımadık, zengin, fakir ayrımı yapmadan adaletin gözetilmesini gerektirir. Bu yüzden mümin gün içinde haksızlık yapmaktan, haksızlığa göz yummaktan şiddetle kaçınır. Kim neyi hak ettiyse, ona onu vermeye çalışır.
Örneğin otobüse binmek için sıra bekleyen insanların önüne geçmeye çalışarak saygısızlık yapmaz ve bunu yapan birine de göz yummaz. Güzel ahlaka yakışır bir tarzda, gerginliğe meydan vermeden olaya müdahale eder. Bir başarıda hakkı olan bütün insanların hak ettikleri övgüyü ve ödülü almasına önem verir. Arkadaşları arasında da ayırım yapmadan haklı olanı savunur. Haksızlığa karşı suskun kalmaz. Örneğin kendisinin veya en yakın arkadaşının yaptığı bir hata, başka birine zarar vermişse bunu gizlemez ve dürüstçe söyler. Ve oluşan zararı telafi etmek için elinden geleni yapar.