Bazı insanlar yaptıkları hatayı gizlemek, çıkar elde etmek, zor bir durumdan kendilerini kurtarmak veya insanları kendi istedikleri doğrultuda yönlendirebilmek için yalan söylemekte bir sakınca görmezler. Yaptıklarının yanlış olduğunu ve yalanlarının her an açığa çıkabileceğini bilmelerine rağmen, bu çirkin yönteme başvururlar. Hesap gününde her söyledikleri ve her yaptıklarından sorgulanacaklarını düşünmezler.
Müminler ise, doğruluk ve dürüstlükten asla taviz vermezler. Allah'ın, "Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin" (Ahzab Suresi, 70) ayetinde de bildirdiği gibi, her zaman dürüst olmaları gerektiğini bilirler. Bu emre gün boyunca titizlikle itaat ederler. Örneğin önceki konuda da belirttiğimiz gibi yaptıkları bir yanlışı örtbas etmek amacıyla yalana baş vurmazlar. Hatalı bir davranışta bulunduklarında hemen özür diler, hatalarını telafi etmeye çalışırlar. İnsanlar tarafından daha çok saygı görmek veya sevilmek için yalan söylemezler. Hangi nedene dayanırsa dayansın, yalanı bir çözüm olarak görmezler.
Dolayısıyla Kuran ahlakını uygulayan bir kişi gün boyunca ne yalan söylemenin ne de yalanının ortaya çıkmasının sıkıntısını yaşamaz. Dürüstlük ve samimiyetin getirdiği güzel, güvenilir, huzur dolu bir hayatı yaşar. Dünya hayatında söz konusu güzel tutumu benimseyen birinin ahirette alacağı karşılık ise çok daha güzeldir. Allah "doğruları" şöyle müjdelemektedir:
Allah dedi ki: "Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (Maide Suresi, 119)