Tartışmaktan ve öfkelenmekten kaçınmak




Tartışmanın insanları birbirine düşürdüğü, ayrılığa, kavgalara ve çatışmalara sebep olduğu bilinen bir gerçektir. Çok yakın iki dostun arasında çıkan küçük bir tartışmanın büyümesi ile bütün güzel duygular yerini öfkeye bırakabilir. Allah Kehf Suresi'nin 54. ayetinde bu kötü ahlak vasfına dikkat çekmekte, insanın "herşeyden çok tartışmacı" olduğu bildirmektedir. Bu nedenle, müminler birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun zedelenmesine ya da zayıflamasına yol açabilecek her türlü tartışma ve çekişmeden kesin bir biçimde kaçınırlar. Zira Allah bu davranışı kesin olarak yasaklamıştır:


Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider... (Enfal Suresi, 46)


Çekişme, ayette belirtildiği gibi, inananların gücünü kıran, hiçbir konuda çözüm getirmeyen, fayda sağlamayan, şeytanın kışkırtmasıyla içine düşülen bir tavırdır. İnsanın vicdanı tartışmayı, kavgayı çirkin görüp kabul etmezken, nefsi ise onu çekişmeye, çatışmaya itmeye çalışır. Bu yüzden Kuran'ı rehber edinen ve her zaman vicdanına uyan bir kişi hiçbir şekilde bir tartışma ortamının oluşmasına izin vermez. Bir anlık gaflet sonucu çekişme ortamına girse bile, hemen dikkatini toplar, Allah'ın hükmünü hatırlar ve yaptığı işin Allah'ın beğenmediği bir davranış olduğunu idrak ederek bu tavrını terk eder.



İman edenler gün boyunca türlü türlü insanla karşılaşabilirler. Bununla birlikte koşullar ne olursa olsun, tartışmadan kaçınırlar. Örneğin alış veriş sırasında uygulanan fiyatlar karşısında satıcıyla, zamanında gelmeyen otobüsün şoförüyle, sıra beklerken yavaş çalışan görevlilerle tartışmaya girmezler. Eğer kendilerine haksızlık yapılan bir ortamla karşı karşıya iseler tartışıp öfkelenmeyi değil, güzel bir üslupla ve akılcı bir yöntemle çözüm getirmeyi seçerler. Müminin öfkelenmemesi gerektiğini Rabbimiz Al-i İmran Suresi'nde şöyle buyurur:

Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)


Kuran ahlakını yaşayan bir insan karşısındakilerin tavırlarına göre ahlak anlayışını değiştirmez. Karşı taraf alaycı konuşabilir, çirkin sözler sarf edebilir, öfkelenebilir, kötülükte bulunabilir ya da düşmanca tavırlar sergileyebilir. Ancak müminin efendiliği, tevazusu, merhametli ve yumuşak başlı tavrı hiçbir zaman değişmez. Kendisine söylenen kötü bir söze kötü sözle karşılık vermez. Alay edene alayla, öfkeye öfkeyle cevap vermez. Öfkelenen bir insana karşı sakin ve kontrollü olur. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde müminlere şu şekilde öğütte bulunmuştur:
"Her nerede olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et." (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 328)


Mümin her an, herşeyin kendi imtihanı için yaratıldığını bilir. Bu nedenle insanlarla tartışmak yerine güzel sözlerle konuşmayı, onlara öfkelenmek yerine öfkesini yenerek sabır göstermeyi tercih eder. Bunların Allah'ın hoşnut olduğu davranışlar olduğunu bilir ve O'nun rızasını kazanmayı ümit eder.